Bu süreçte Nezihe Muhiddin, hakkında çok sayıda davanın açıldığı, TKB’den ihraç edildiği, yolsuzluk iddiaları da dahil bir karalama kampanyasına hedef olduğu yıpratıcı bir süreç yaşıyor. Kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkının tanındığı 1930’da Suat Derviş’le birlikte Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan aday olsalar da başarı elde edemiyorlar. 1934’de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesi üzerine TKB, amacına ulaştığını söyleyerek kendini feshediyor. Muhiddin yılmayıp 1935’teki seçimlere de bağımsız aday olarak katılıyor ancak seçilemiyor ve bundan sonrasında adeta köşesine çekildiği, küskün bir dönem yaşıyor. Kadınların siyasi haklarını kazanmasının bedelini ödeyenlerden biri olmasına rağmen, hayatının son yıllarını hazin bir yalnızlık ve dışlanmışlık içinde geçiriyor. Bu dönemde yazdığı yine kadın konulu romanlar dahi sessizlikle karşılanıyor. Romanlarından biri ‘Yurdumdaki Gurbet’in bu anlamda kendi yaşamından izler taşıdığı da belgeselde yer verilen yorumlar arasında. 1958’de yalnız bir şekilde hayata veda ediyor.
‘Vefa borcu’
Nezihe Muhiddin, tarihin yazmadığı kadınlardan. Hakkında ulaşılabilen bilgi, belge çok sınırlı. İlgili akademik tek çalışma ‘Kadınsız İnkılap’ın yazarı Yaprak Zihnioğlu, belgeselin ana danışmanlarından. Yönetmen Ümran Safter, hazırlık sürecinde adeta iğneyle kuyu kazdıklarını anlatıyor: “Sadece Nezihe Muhiddin değil, o dönem zorlu bir mücadele vermiş müthiş bir kadın kuşağı var. Bu belgesel de onlara bir tür vefa borcu. Umarım bundan sonra başkaları da başka isimleri çalışır. Birileri bu kadınları tarihten siliyorsa biz de kendi kahramanlarımızı daha fazla anlatmalıyız diye düşünüyorum.”
http://www.milliyet.com.tr/tarih-yazan-ama-tarihin-yazmadigi-gundem-2792491/